1. İlbeylilerin Menşei ve Osmanlı İdaresinde İlbeyliler İlbeyli
Türkmenlerinin menşeine değinmeden önce Türklerde illel, beg/bey ve ilbegi/elbeyi tabirlerinin anlamları üzerinde durmak gerekir. Türk kültür tarihçisi Bahattin Ögel, il kelimesinin birçok anlam taşımakla birlikte, "devlet" ve "memleket" manasının diğerlerine baskın olduğunu belirtmiştir. Dilbilimcilerin birçoğu da, en eski Türk yazıtlarındaki anlamlarından hareketle "baba ocağı", "ata yurdu", "yurt" ve "vatan" gibi karşılıkları yüklemişlerdir. Öte yandan Anadolu dışında Türkmenlerin yaşadığı yerlerden biri olan İran Azerbaycan´ında il tabiriyle, "iskan etmiş ve ziraatla uğraşmayan göçebe veya yarı-göçebe halk" kastedilmiştir. Telaffuz açısından ile yakın olan el kelimesi ise, "ilgi", "memleket", "bir yerde yaşayanlar, oturanlar" gibi manalar taşımaktadır. Bununla birlikte Saadet Çağatay eski ve çağdaş birçok kaynağa dayanarak kaleme aldığı çalışmasında, il/el kelimesinin, diğer anlamlarıyla birlikte kavim, memleket, devlet, halk, barış anlamları taşıdığını ortaya koymuştur. Eski Türkçe´den bugüne kadar kullanıla gelen ve beg, bek, bik şekillerinde de telaffuz edilmiş olan bey kelimesinin ilk anlamı "asilzade"dir. Bunun yanı sıra birtakım başka unvan ve rütbelerle birleşerek genel olarak yüksek makamları ifadede kullanılmıştır. Bu iki kavramdan oluşan ilbegi /ilbeyi/elbeyi deyimine gelince, Türkmenlerin etnografyası üzerine yapılan son çalışma, bu konuda önemli bilgiler sunmaktadır.
Buna göre ilbegi birleşik ismi, Sakarların atası olan Alkırevli (Alkarevli) boyundan daha önceleri, çağdaş Türkmenistan devletinin konumlandığı coğrafyada kullanılmakta idi. Sakar Türklerinin atalarına ilbegi denilmekteydi.Türkmen boyu olan İlbegi boyu tarım ve hayvancılıkla uğraşıp avcılık yapmaktaydı. Maharetli olmalarından dolayı bunlara Türkmen Türkçesinde "tuttuğunu koparan, becerikli ve başarılı" anlamında algır lakabı yakıştırılmış, ve algır ilbegiler olarak anılmaya başlamışlardı. Bu lakap zamanla Algıröylü ve nihayet AlkırevIi şeklinde telaffuz edilmiş ve yirmi dört Oğuz boyunun birinin ismi haline gelmiştir. Öte yandan İlbeyli isminin farklı bir versiyonu olan Elbeyli deyimi üzerinde duran bazı yazarlar, söz konusu oymağa yabancı kabileden bey tayin edildiği ne istinaden bu adın verildiğini ileri sürmüşlerdir. Oysaki, yukarıda bahsedildiği üzere el kelimesinin anlam bakımından ilden farklı olmadığına bakılır ve elin asıl manasının günümüzdeki gibi yabancı anlamını karşılamadığı göz önüne alınırsa, bu tanımın yanlışlığına hükmedilebilir. Nitekim Osmanlı dönemi metinlerinde söz konusu kelime İlbeyli veya İlbeglü şeklinde kaydedilmiştir. Saadet çağatay, el beğini, "handan sonraki rütbe" olarak değerlendirerek, bir makama atfetmektedir. Bu anlamda Anadolu´nun bazı bölgelerinde bucak müdürü, vali ve mıntıka kumandanına el beyi denilmektedir Anadolu dışında yaşayan Türkler de il beyi ile bir makamı kastetmektedirler. Örneğin İran Azerbaycan´ında Türkiye hududuna yakın Erdebil ve Karabağ bölgelerinde yaşayan Türk topluluklarından Şahseven grubu içerisinde ve Reisleri olmayan yedi oymağın her birine il beyi adlı bir zabit nezaret etmektedir. Günümüzde başta Sivas, Kahramanmaraş, Gaziantep, Kars ve Iğdır olmak üzere birçok yörede yer adı, şahıs adı ve soyadı olarak kullanılan bu kelimelerin Osmanlı Devleti zamanında da yaygın olarak kullanıldığına şüphe yoktur. Nitekim 19. yüzyılda Balkanlarda Dobruca´da bir köy Elbeyli; Halep vilayetinin kuzeydoğusunda bir nahiye İlbeyli adını taşımaktadır Dokakin sancağı İlbeyli Numan adlı mutasarrıf tarafından yönetilmektedir.
Malazgirt´in fethinden sonra Anadolu´ya göç eden Türkmenlerin büyük bölümü, güneyden hareket ederek Suriye yolunu kullanmışlardır. Bundan sonra Halep Türkmenleri genel adıyla bilinen bu göçerlerin arasında birtakım topluluklar meydana gelmişti. Topluluklardan birisi de Ulu-Yörük Türkmenleriydi.
15. asrın başlarında Timur´un Sivas´ı istilası sırasında, burada yaşayan İlbeyliler, Ulu- Yörük topluluğunu meydana getiren oymaklar arasında sayılmaktadır. Ulu- Yörük Türklerinin Ortapare koluna mensup İlbeylilerin ezici çoğunluğu Sivas´ın güneybatısında, bazı obaları da Artuk Ova´da yaşamakta idi, Osmanlı dönemi resmi kayıtlarında İlbeylilere ait tespit edilebilen 1485 tarihli belgede, bunların Sivas´ın güneybatısında yaşadıkları görülmektedir. Başlarında Emirza Kethüda´nın bulunduğu İlbeyliler 311 haneye sahiplerdi ki, bu da ortalama 1.555 kişilik nüfus demektir. Bu tarihten otuz beş yıl sonrasına, yani 1520 yılına aİt defterde ise 967 haneye ulaştıkları görülmektedir. Kırk dört kışlağa ve yaklaşık 4.131 nüfusa sahip olan İbeylilerin başında Emirza Veled-i İlbeyli bulunmaktadır. Aşiret 1574 yılında 36 kışlakta yaşamakta ve çiftçilikle uğraşmaktadır. İlbeylilerin bu tarihteki vergi nüfusu 1.624´tür. Bunun 5 ile çarpılmasından elde edilen 8.120 rakamı, oymağın toplam nüfusu hakkında fikir vermektedir.
17. yüzyıl başlarında, 1614 kışında Kızılırmak civarında muayyen bir kışlağa sahip olan İlbeylilerin burada çiftçilik yapmaları, yavaş yavaş yerleşik hayata yöneldiklerini göstermektedir. Bununla birlikte 1603 yılından itibaren gelişen Celali isyanlarının etkisiyle İlbeyliler bir süre dağılmış, zaman zaman komşu cemaatlerin saldırılarına maruz kalmış, yaylayıp kışladıkları bölge işgal edilmiştir.
İlbeyli Türkmenlerinin yayıldıkları saha yalnızca Sivas bölgesiyle sınırlı değildir. 15. yüzyılda Halep´in kuzeybatısı ile Maraş´ta da kalabalık bir İlbeyli grubunun varlığı bilinmektedir. Ağacan Beyoğlu, bunların 13. ve 14. asırlarda Ortadoğu´ya göç eden İlbegiler (Alkırevli-Karaevli Türkmenleri) olduğunu, yeni topraklarında küçük bir değişiklikle İlbeyliler diye adlandırıldıklarını ileri sürmektedir. Faruk Sümer´in görüşü ise, Maraş İlbeylileri olarak adlandırılan bu grubun Sivas´taki İlbeylilerle isim benzerliğinden başka hiçbir ortak taraflarının bulunmadığı yönündedir .1766 yılında Halep Sivas arasında konup göçen İlbeyliler 2.000 çadıra sahiptir. Bunların yarısı Sivas bölgesinde, yarısı da Halep´te yaşamaktadır. Fakat her iki İlbeyli oymağı arasında sadece adaşlık söz konusudur (F. Sümer.s. 349; Y. Halaçoğlu. s. 82, n. 533) . Aynı müverrih bir başka çalışmasında, bu grubu Dulkadirli ulusu (Şam Bayatı) içerisinde göstermiştir. F. Sümer. "Bayatlar", Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, S. 4, İstanbul 1952, s. 396. Belgelerde zaman zaman Elbeyli şeklinde kaydedilmiş olan Maraş İlbeylilerinden .
Anadolu’da Barak ve Türkmenler ile birlikte yaşayan İlbeylilerin hepsine birden Beydili denildiği (Özdeş, 1939: 8) göz önünde tutulursa, İlbeylilerin Beydili Türkmenleriyle birlikte Anadolu’ya gelmiş olabileceğini düşünebiliriz. İlbeylileri hangi Oğuz boyuna ait oluşları hakkında elimizde kesin bir bilgi yoktur. Bayat, Alkırevil (Alka-evli) ve Afşar boyuna bağlı olabilecekleri konusunda bazı görüşler mevcuttur. (Aydın, 1984: 71; Beyoğlu, 2000: 51 ve 53; Işık, 1963: 96; Makal, 1975: 107). İlbeyliler hakkında oldukça geniş ve doyurucu bir çalışma yapan Kadir Pürlü İlbeylilerin farklı bölgelerde yerleşmeleri hususunda bize şu bilgileri vermektedir: “İki bey arasında çıkan anlaşmazlık üzerine aşiret ikiye bölünmüş. Beylerden biri kendi taraftarlarıyla Halep’te kalırken, diğer bey kendisini sevenlerle birlikte Sivas’a gelip yerleşmiştir. Diğer bir söylentiye göre de Sivas’taki gayr-ı Müslim nüfusun anormal bir şekilde artış göstermesi üzerine o zamanın padişahı dengeyi sağlamak için İlbeyli aşiretinin yarısını zorla Sivas’a sürgün etmiş ve bir fermanla onları şimdiki köylerine yerleştirmiştir…
Nitekim çoğunluğu Akkoyunluların bakiyeleri olan ve doğu ve güneydoğu Anadolu´ya yayılmış bulunan Bozulus Türkmenlerini oluşturan aşiretlerden birisi de İlbeylilerdir. 1540 yılında Bozulus içinde sadece beş hane ile temsil edilmekte olan bu grup Antep bölgesinde yaşamaktadır. Bunlar da Sivas´takiler gibi çiftçilik ve hayvancılıkla iştigal etmektedirler.
Gaziantep ve Suriye’de yaşayan İlbeyliler ise, önce 1693 yılında şimdi Suriye sınırı içinde bulunan Rakka’ya iskân edilmek istemiş, ancak bunların iskâna uygun bulunmaması nedeniyle daha sonra gönderilen 19 Haziran 1693 tarihli fermanla Menbiç (Münbiç) Bab, Gaziantep arasında kalan bölgeye yerleştirildiler. Bu iskânda yerlerini beğenmeyen bazı İlbeyli cemaatleri ise iskân mahallerinden kaçarak Maraş Adana, Yenihan, Trablusşam, Lazkiye gibi merkezlere yerleşmişlerdir. Şimdi bu yerleşim birimlerinde yaşayan İlbeyliler, belirtilen tarihteki iskânda etrafa dağılan Maraş 3 İlbeylilerinin torunlarıdır.” (Pürlü, 2002: 12) Halep, Gaziantep ve Maraş’ta yaşayan İlbeyliler geçmişte Maraş İlbeylisi olarak anılmıştır. Çünkü Ayıntap eskiden Maraş vilâyeti sınırları içinde yer alan ve Maraş’a bağlı olan bir yerleşim merkeziydi. (1973 Maraş İl Yıllığı) 1921 yılında Suriye ile Türkiye arasında sağlanan sınır anlaşması sonrasında İlbeyi boyuna ait bazı yerleşim merkezleri Suriye tarafında kalmıştır. Buradaki Elbeyi ve Bab ilçelerine bağlı köylerin başlıcası şunlardır: Alıcı, Arabazı, Ayaşa, Bablimon, Çörten, Eşekçi, Haliloğlu, Kadılar, Kaklım, Kelsenli, Kocalı, Memili, Sandı, Sekizler, Sinsile, Sipahiler, Taşkapı, Til’aşa, Zilif. Ziyaret.
Osmanlı İmparatorluğu´nda konar göçer aşiretlerin çeşitli sebeplerle belli merkezlere iskan edilmesi siyasetinde İlbeyliler de bundan nasibini almıştır. 1691 - 1696 yılları arasındaki iskan hareketinde Sivas´taki bir kısım İlbeyliler Halep´in kuzeyinde Menbiç yakınlarındaki Rakka bölgesine iskan edildi İlerleyen yıllarda bunlardan 150 aile iskan mahallerinden ayrılarak Maraş civarına gelmişler ve buraya yerleşmişlerdi. Böylece Rakka mukataasının kesilmesine yol açmışlardı. Onların bu hareketlerinin diğer aşiretlere kötü örnek teşkil edebileceğini düşünen hükümet, bunların bir şekilde Rakka´ya geri gönderilmelerini kararlaştırdı . Bu arada Halep´in güneyindeki çöl kesimlerine yerleştirilmiş olan Reyhanlı aşireti, bölgede hırsızlık, adam öldürme ve yol kesme gibi eşkıyalık hareketlerine meyledince Reyhanlı aşiretinin Amik Ovası kesimlerine çekilmesi, bunların boşalttığı yerlere de İlbeylilerin yerleştirilmesi düşünüldü Ancak Rakka valisi Abdullah Paşa´nın uyarısı üzerine İlbeylilerin bulundukları yerden ayrılmaları sakıncalı görülmüş ve Reyhanlı aşireti de eşkıyalık hareketlerinden pişmanlık duyduğu için bahsedilen yer değişikliğinden vaz geçilmiştir .
Günümüzde kendisini İlbeyli olarak kabul eden ve ağırlıklı olarak Sivas şehir merkeziyle şehrin güneybatısında kırk iki köyde yaşayan bu topluluğun kökenine ait bilinenler, bunların güneyden, Halep bölgesinden geldiği yönündeydi. Bu bilgi doğru olmakla birlikte, Halep´ten önceki vatanlarının neresi olduğu, bir soru olarak zihinlerde yer etmişti. İşte son yapılan çalışmalar bu konudaki soruları ortadan kaldırmış durumdadır. Sivas İlbeylilerinin asıl vatanlarının günümüzdeki Türkmenistan coğrafyası olduğunu ortaya koymuştur. Bunların yirmi dört Oğuz boyundan Alkarevli boyuna mensup oldukları da ortadadır.
13. asırda Orta Asya´ dan Anadolu ´ya vuku bulan göçler sırasında İlbeyli Türkmenleri Halep yoluyla Sivas´a gelmişlerdir. Yaklaşık beş asırlık konar göçer hayatından sonra 18. Asırda yerleşik düzene geçen İlbeylilerin meskun oldukları bölgede aynı isimle kaza teşkilatı oluşturulmuş; İlbeyli kazası bu statüsünü iki asra yakın korumuştur. Osmanlı´nın son döneminde nahiye haline getirilen İlbeyli, daha sonra bu konumunu da kaybetmiştir. Cumhuriyet döneminin ekonomik ve sosyal şartlarından dolayı şehir merkeziyle birlikte büyük şehirlere de göç eden bu insanlar kendilerini hala İlbeyliler olarak tanımakta; akrabalarının yaşadığı kırk iki köyün bulunduğu bölge de halk arasında İlbeyli olarak bilinmektedir.
Kaynaklar;
* OSMANLI DÖNEMİNDE SİVAS İLBEYLİLERİ VE İLBEYLİ KAZASI Kemalettin KUZUCU´.
* Paul Wittek. "Osmanl i imparatorluğu´nda Türk Aşiretlerinin Rolü", çev. E. Kuran. i.ü. Tarih Dergisi. S. 17-18, İstanbul 1963. s. 257-268.
* Cengiz Orhanlu, Osmanlı İmparatorluğu´nda Aşiretleri İskan Teşebbüsü (1691- 1696), istanbul 1963,
* Yusuf Halaçoğlu, XViii. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu´nun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara 1991,
* C. Orhanlu, age, s. 20; ilhan Şahin, Yeni-İl Kazası ve Yeni-İl Türkmenleri (1548- 1643), i. Ü. Edebiyat Fakültesi Basılmamış Doktora Tezi, istanbul 1980,
* Dursun Yıldırım, "Coğrafyadan Yatana Geçiş ve Yatan ile Göç Ediş Problemi", Türk Yer Adlan Sempozyumu Bildiri/eri (11-13 Evlü11984), Ankara 1984,
* Ağacan Beyoğlu. Türkmen Boylanllin Tarih ve Etnografyası, İstanbul 2000, s. Si ve s. 141,
*Abdülkadir İnan, "Gaziantep Vilayetinde İlbeyliler", Halk Bilgisi Haberleri, c. IV. İstanbul 1934,
*Ömer Özbaş, İlbeyli Türkmenleri Arasında, Gaziantep 1939, s. 8
*F. Sümer. "Anadolu´da Moğollar", Selçuklu Araştırmalın Dergisi. ı, Ankara 1970, s. 137
*Faruk Mustafa Osmanlı İmparatorluğu´nda Aşiretleri İskan Teşebbüsü Arapça (1691- 1696), Şam 2005,
* Faruk Sümer, Oğuz´lar (Türkmenler) Tarihleri. Boy Teşkilatı. Destanları . İstanbul 1992, s. 146).
* Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM) 15. Sayı 2004.
* Ahmet Refik (Altınay), Anadolu´da Türk Aşiretleri. İstanbul 1989.
*Tufan Gündüz, Anadolu´da Türkmen Aşiretleri, Bozulus Türkmenleri 1540-1640, Ankara 1997. s. 7