Dr.Muhtar Fatih BEYD - Batı Türkmen eli gerçekliği Suriye Türkmenleri
Batı Türkmeneli gerçekliği -Suriye Türkmenleri
Suriye’deki Türk Varlığının Tarihî Temelleri En eski ve devamlı topluluklardan biri olan Türkler aşağı yukarı dört bin yıllık mazileri boyunca Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına yayılmış büyük bir millettir.
Orta Asya’daki anayurttan etrafa yaptıkları sürekli göç hareketleri Türklerin dünyanın birçok yerinde bulunmalarının, hâkim millet olmalarının, söz sahibi olmalarının ve Türk kültürünü o bölgelere taşımalarının önünü açmıştır (Kafesoğlu, 2005: 41). Tarih boyunca dünyanın çok çeşitli bölgelerine göç etmiş ve göç ettikleri topraklara yerleşmiş olan Türklerin göç ettikleri tarihler birbirinden farklılık göstermektedir.
Aynı bölgeye çok farklı tarihler içerisinde çeşitli nedenlerle göçlerin gerçekleşmiş olduğunu görmekteyiz. Göç edilen bölgeye göre kimilerinin zaman içerisinde benliklerini kaybetmiş olduğunu, kimilerinin ana dillerini kaybettiğini ama benliklerinin farkında olduğunu, kimilerinin ise hem benliklerinin farkında olduğunu hem de dillerini muhafaza ettiğini görmekteyiz.
Tarih içerisinde Suriye’ye gerçekleşen Türk göçlerini incelediğimiz zaman göçlerin çok çeşitli zamanlarda birbirinden farklı sebeplerle gerçekleşmiş olduğunu görmekteyiz. Suriye Türklerinin bugünkü durumlarına bakıldığı zaman Suriye Türkleri dillerini ve benliklerini koruma ve farkındalık yönünden çeşitlilik arz etmektedir. Suriye’ye yerleşmiş olan Türkler bölgeye farklı zaman ve nedenlerle yerleşmiş olan Kıpçak Türkleri ve Oğuz Türkleridir. Tarihçilerin hemen hepsi Küçük Asya’ya Selçuklular ile birlikte gelen Türklerin Dokuz Oğuz olduklarını dile getirmektedir. Türkmenlik yerleşik hayatta yaşayan Sasanilerin İslamiyet’i kabul eden Oğuzlara taktıkları bir ad olabilir (Güvenç, 1993: 103).
9. 10. Yüzyıllarda Türklerin Orta Asya’dan Avrupa’ya ve Orta Doğu’ya doğru göç ettiklerini görmekteyiz. Oğuzlar bu göçler sırasında bulundukları yerlerden daha güneye doğru göç ederek Orta Doğu’ya gelmişler ve burada Müslüman Devletlerle sınırdaş olmuşlardır. Oğuzlar bu şekilde İslamiyet’e girmeye başlamışlardır. Oğuzların İslamiyet’e girmelerinden önce de zaten Abbasi Halifeliği döneminde memluk ya da paralı askerlerin batıdaki paralı askerler grubuna alınmış olduklarını bilmekteyiz.
Abbasi Halifeliğinin kuruluşundan itibaren özellikle orduda kullanılmak üzere Kıpçak Türkleri satın alınmış ve bir eğitim verilerek Abbasi Devleti’ne hizmet etmeleri sağlanmıştır. Abbasi Devleti’nde önemli bir yeri olan ve etkileri kuvvetlenen Türk birlikleri, önceleri İranlı unsurları dengelemek için getirilmeye başlanmıştır. Kısa zamanda sayıları 30.000’e ulaşan Türk birlikleri için halife Mu’tasım tarafından Bağdat’ın kuzeyinde yer alan Samarra şehri kurularak onlara geniş iktalar tahsis edilmiştir.
Bunların Arap ve Acemlerle evlenip karışarak bozulmamaları için özellikle Türk kızları getirtilip onlarla evlilikleri desteklenmiştir. Bu Türk birliklerinin komutası da sadece Türk Beylerine bırakılmıştır (Kopraman, 1989: 56). Böyle bir dönemin hemen sonrasında 960 yılında Oğuzlardan Selçuk Bey ve maiyetinin İslam’a girişi tamamlanmış ve tedrici olarak yaklaşık 200 bin kişi Müslüman olmuştur.
Maveraünnehr bölgesindeki Müslümanlarca, Oğuz kavimlerinden İslam’ı kabul etmiş olan bu kesimlere onları eski dinlerinde devam eden etnik kardeşlerinden ayırmak için “Türkmen” adı verildi. Bu isimlendirme, Bir süre Oğuz ismi ile birlikte kullanılmış olsa da, XIII. Yüzyıl başlarına gelindiğinde artık tüm bölgelerde Oğuz isminin yerini almıştır (Dağ, 2010).
Suriye’de ilk Türkmen yerleşmesinin daha çok Halep ve Lazkiye şehirleri ile bunların kuzeyindeki bölgede olmuş olduğunu görmekteyiz (Sevim, 1969: 563569). Ayrıca Şam, Humus, Tartus, Rakka’da; güney Suriye’de Suveyda, Kuneytra’da Daraa ve Nava bölgesi de dâhil olmak üzere diğer bölgelerde de çok sayıda bir Türk nüfusu vardır.
1063 yılında Türkmenler’in Suriye’yi fethinden itibaren, 1918 yılında Osmanlı-Türk kuvvetlerinin Halep’in kuzeyine çekilişlerine kadar; 900 yıla yakın bir müddet Suriye, Türk hâkimiyetinde kalmıştır. (Kafalı, 1973: 32-33). Kuneytra’da 11.yüzyılda Atsız zamanında gelip yerleştirilen ve bugün Kuneytra Safad ve Taberiye Gölü arasındaki bölgede yerleşik olan 40.000 civarında Colan (Golan) Türkmenleri de bulunmaktadır.
Ayrıca, 93 Harbi (1877-1878) esnasında Kafkasya’nın Dağıstan ve Karaçay bölgelerinden getirilen Türkler de bu bölgeye yerleştirilmişlerdir. Sayıları 100.000 kadardır. Fakat 1967 Arap-İsrail savaşından Suriye ordusu İsrail önünde dayanamayıp geri çekilince burada yaşayan Türkler yurtlarını modern İsrail ordularına karşı savunmaya çalışmışlardır. Neticede bir kısmı yurtlarını terk ederek Halep ve Şam’a gelerek yerleşmişlerdir.
Bu bölge Suriye’nin Hama-Humus ve Tartus şehirleri ve Lübnan sınırı arasında bulunan kısmıdır. Suriye’nin orta-batısı sayılabilecek bir bölgedir. Türkmenler genellikle Humus şehrinde yaşamaktadır. Fakat Hama şehrinde de önemli bir Türk-men topluluğu yaşamaktadır. Bu bölgedeki Türklerin büyük bir çoğunluğu Türkçeyi unutmuşlardır.
Türkmenler bu bölgede orta sınırı teşkil ederler, sayılarının 2012’de 80 bin civarı olduğu tahmin edilebilir. (Kirişçioğlu, 2013: 17-18) Arap Baharı ve etkileriyle beraber uluslararası bir soruna dönüşen Suriye hakkında hem dünyada hem de Türkiye’de farklı açılardan araştırmalar yapılmaya başlanmıştır.
Bu araştırmalarda etnik ve mezhepsel yapı öne çıkarken neredeyse 1000 yıldan bugüne bölgede yaşayan Türkler ile ilgili literatürde yeterli çalışma mevcut değildir. Amerikan Dış İşleri Bakanlığı’nın %1 olarak belirlediği Türkmen nüfusu, Şam Büyükelçiliğimiz de aynı oranla 1983’te desteklemiştir.
Mustafa Kafalı (1973) tarafından bu konuyla ilgili yapılan ilk çalışmada Suriye’deki Türklerin nüfusu 500.000’den fazla ve Türkçe konuşanların sayısı da 300.000 civarında tespit edilmişken 1995 yılında Suriye’nin nüfusu 14.171.000 iken Türkçe konuşan ve tespit edilebilen Türk nüfusu 1.000.000 civarındadır ve çalışmada Türkçe konuşmayan Türkmenler dikkate alınmamıştır. (akt. Kirişçioğlu, 2013: 6 ).
Bugün Suriye adıyla anılan ülkede yaklaşık 3,5 milyon Türk (Türkmen) yaşadığı tahmin edilmektedir. Aslında Dağıstanlı, Çerkez, Karaçay gibi akraba topluluklar ve diğer Türk boyları ile birlikte yaklaşık 8 milyon soydaşımızın yaşadığı bir coğrafyadır. Bu insanlar, bu coğrafyada, en az bin yıldan bu yana, kendi devletlerini kurarak, egemen, hür ve efendi olarak ve yaşadıkları toprakları vatan bilerek yaşamaktalar. Bu durum tüm Ortadoğu’da; Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Lübnan’da bir tarihi gerçektir. Ve yine bir gerçek var ki bugün, bu insanlar ıstırap içinde ve yoğun bir Arap kültürü asimilasyonunun acımasızlığı altında yaşamaktalar. Suriye Türkleri bugün rejimin vahşi saldırıları karşısında müdafaasız ve çaresiz kalmış, birçoğu yurdunu, köyünü terk etmiş, yaklaşık 50.000 Türkmen hayatını kaybetmiş, on binlerce insan ise yaralanmıştır.700 bin civarında Türkmen ise başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere sığınmıştır.
Suriye’de 12 yıla yakın bir süredir yaşanan iç savaştan en büyük zararı yerel halkın gördüğü yadsınamaz bir gerçektir. Bu iç savaşın diğer mağdurları da Türkiye başta olmak üzere Suriye’nin sınır komşuları ve Avrupa devletleridir.
Çalışmanın hazırlandığı günlerde küresel sermayeyi elinde tutmaya çalışan büyük güçlerin ateşkes çağrısı yapması, olayların sona ermesi açısından kayda değer bir gelişme sayılabilir.
Kalıcı bir barış ortamının sağlanabilmesi Suriye’de oluşturulacak tam demokratik bir yönetim sistemi ile mümkün olacaktır. İşte bu noktada Suriye’nin hemen her bölgesinde yaşayan Türkmen grupların bu demokratik yapı içerisindeki rolü Türkiye ve Ata vatan Azerbaycan açısından çok önemlidir.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir cihan devletinin bakiyesi ve mirasçısı olması sıfatıyla sınırlarının ötesinde bir müktesebata sahiptir.
Meydana gelen gelişmeler Türkiye’nin özellikle sınırındaki ülkeler ile bir komşuluktan ziyâde her anlamda bir kader ortaklığı olduğunu bir kere daha bütün nesnelliğiyle ortaya koymaktadır.
Yani Türkiye’nin etrafını sınırları dışında çepeçevre kuşatan Türkler iyiyse, Türkiye de iyidir. Bahsi geçen Türkler ister sınırları içinde olsun isterse olmasın Türkiye’nin bir parçasıdır.
Suriye’deki Türkmen grupların hem rejim güçleri hem de diğer terörist gruplarla olan mücadelesindeki teşkilatlı yapıları ortaya koyması açısından önemli olarak görülmektedir.
Ayrıca Suriye Türkmenlerinin mücadelesi, Türkiye’nin güney sınırının güvenliği açısından ayrıca stratejik bir öneme sahiptir.Batı Türkmeneli Suriye Türkmenleri gerçekliğine herkes iyi bilmeli elini taşın altına koymalıdır bir farkındalık yaratması.
Kaynakça
1*DAĞ, Ahmet Emin, (2010), “Halep Türkmenleri (1918-2008)”, Marmara Üniversitesi, Türkiya Araştırmaları Enstitüsü, Türk Tarihi Ana Bilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.
2*GÜVENÇ, Bozkurt, (1993), “Türk Kimliği”, Kültür Bakanlığı: Ankara. KAFALI, Mustafa, (1973), 3*“Suriye Türkleri-I”, Töre Dergisi, sayı 21, Ankara.
4*KAFESOĞLU, İbrahim, (2005), “Türk Milli Kültürü”, Ötüken: İstanbul. KİRİSÇİOGLU, Mehmet Fatih, (2013), “Suriye’de İç Savaş Sürerken Suriye Türkleri”, 21.yy Türkiye
5* Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ Suriyeli Türkmenler Dokuz Asırdır Suriye’de .
6*Ali Bademci, Suriye’de Türkmenler ve Bayır-Bucak, s. 43, Ötüken Neşriyet, İstanbul, 2014
7*Mustafa Kafalı, Makaleler 1, s. 429, Berikan Yayınevi, Ankara, 2005
8*Öztürk Mustafa, 1616 Tarihli Halep Avarız-Hane Defteri, s. 255.
|