Oğuzların Boz-Ok kolunun Yıldız-Han Oğullarından olan Beydili boyu; Kaşgarlı, Reşid ud-din ve Yazıcı-Oğlu’nun yapıtlarında Oğuz boyları listesinde yer almaktadır. Beydili’nin anlamı “Sözü değerli, büyükler gibi aziz” analmındadır. Onkunu Tavşancıl kuşudur. Et bölüşümünde sünüğü “sağ umaca”dır.Kendine özgü özel damgası vardır. Beğdili, Oğuzlar’ın hükümdar çıkaran beş boyundan biridir. Diyen Prof.Dr. Faruk Sümer; Harizmşahlar hanedanının bu boydan olduğu söylemektedir. Osmanlı Tapu Tahrir Defterleri’nde 23 Beğdili yer adına rastlanılmıştır. Beğdililer oymaklarının bir kısmı, Safevi Devleti kuruluşuna katılmışlardır. Beydili oymak ve obaları XIV. -XVI. Yüzyıllarda Boz-Ulus ve Yeni-İl, Kuzey Suriye, İran, İç-İl bölgelerinde yerleşik ya da göçer olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Ali Rıza Yalman “Cenupta Türkmen Oymakları” adlı eserinde; 1922 senesinin Şubat’ından başlamak üzere 10 yılını Türkmenler arasında geçirerek araştırma yaptığını yazmaktadır. 200-250 Yıl önce Akdeniz bölgesine iskan edilmişlerdir.
a)Yalman; Beydili Oymağı’nın 12 obasını şöyle sıralamaktadır: Türkiye’dekiler; 1) Ferhan’dinli (Kefer Sarı Köyü), 2) Tirkenli (İnkılap K.), 3) Şarkevi (Bostancık K.), 4) Karaşıhlı (Nizip Köyleri), 5) Ulaçlı (Arkık K.); Suriye’dekiler; 1) Kazlı veya Şahmanlı (Çeke Köyü), 2) “Beğmişli Bekmişli-Haçi Aliler (Belve Mirhan ,Salwah Köyü.), 3) Güneç-Bayraktar (Taşkapı Köyü.), 4) Kadirli (Cübbin ,Telar Köyü.), 5) Hacı Mahlı (Tileyli Köyü.), 6) Haydarlı (Taşlı Köyü.), 7) Çelebi (Kerpiçli Köyü). Ayrıca her obanında o dönemdeki reisini belirtmektedir. Toroslar’ın Aladağ bölgesi Yüreğin Ovası’daki Beydili Aşireti yerleşim yerlerini ise: “Sirkenli, Çakşırlı, Kesik, Çukurkamış, İncirli (burada Karakoyunlular çoktur), Adalı, Topraklı, Kırhasan, İsahacılı (bu köyde halkın çoğu Malatya’lıdır), Kırmıtlı köyleri. Maraş, Gaziantep, Çukurova ve İçel bölgesinde de yöre yöre Beydili obaları vardır. Suriyede beydili Aşiretilerinin reisi kel Mehmet Mustafa Paşa sonrade oglu Haçi Nassan Mustafa Paşa olmektedir ,Belve Mirhan (Salwah) Köyü oturmektedir.Suriyede Halep bölgesinde bolunan Beğmişli( Bekmişli-Haçi Ali) Ovası’daki Beydili Aşireti yerleşim yerlerini ise:Taşli Huyok , Belve mirhan (Salwah) ,Mirze şehid ,Nabghe,Kanlikuy, Kerpiçli,Havahuyok ,Yaghmeci ,Halise ,Aghdes ,Beyliz . 19.Yüzyılda Aydın’ın Alaşehir kasabasından Çukurova’ya gelen ve yazın Aladağ çıkan Horzum Oymağı için A.Yalman, “Bu oba sanki Türkistan’dan gelmiş yeni bir oymağı hatırlatmaktadır” diyerek; Maraş, Kozan, Niğde, Kayuriye seri ve Sivas taraflarında da obalarının bulunduğunu belirtmektedir. Bugün Beydili Sıraç topluluklarıda giyim kuşamdan, geleneklerine kadar aynı özellikleri taşımaktadır. Horzum ya da Harezm denen bu obalar Beydili boyundandırlar. b) Nihat Çetinkaya, “Iğdır Tarihi” adlı eserinde, Beğdili Boyu oymak ve obaları ile igili aşağıdaki bilgileri vermektedir: “-Türkmenistan Türkmenleri’nden Yavmut boyunun Ak oymağına bağlı kollarından biri “Sarıcalı” Türkmenleridir. - XVIII. Yüzyılda Azerbaycan’ın Karabağ Hanı Sarıcalu oymağındandır. Erdebil valisi Sarıcalı oymağındandır. Gence Vilayeti 1593 Tahrir Defteri’nde 24 Oğuz 8 Kıpçak boyundan biri Sarıcalıdır. -Gaziantep Beğ-Dili Türkmenlerinin Mürselli oymağına bağlı Saricalu adlı bir oba da bulunmaktadır. -Gaziantep’in Vasılı Köyünde oturan, Beğ-Dilli Türkmenleri’nin Kara-Şıhlı adlı bir oymağı bulunmaktadır. -Diyarbakır’ın Karacadağ’ında yaşayan Türkân aşireti, Beğ-Dili Türkmenlerine mensuptur. -Osmanlı kaynaklarında, Türkâni göçebe yörük oymakları, Ankara, Kütahya, Karaman, Erzurum ve Bozok’da; Türkânlı ve Türkânelli aşireti Ankara, Erzurum ve Rakka’da yerleştikleri kaydediliyor. -Türkân aşireti 24 Oğuz boyundan Beğdililer’e bağlıdır. Siverek Karakeçili aşiretinin bir oymağının adı da Türkân’ idir. -Türkân aşireti ile ilgili olarak, Ziya Gökalp görüşünü şöyle ifade eder: “Türkân gibi esasen Beğdili boyuna mensup Türk olduğunu bilen fakat Kürtçe konuşan bir Türk aşireti.” BEĞDİLİLERİN ULULARI BOZ-GEYİKLİ DEDE VE HUBYAR SULTAN :
Prof.Dr.Faruk Sümer: Kanuni Sultan Süleyman I. (1520-1566) devrinin ilk yıllarında Halep Türkmenleri arasında Beğdili kolunun 40 obadan oluşan ve başlarında beğ ünvanlı şahısların bulunduğu büyük bir Türkmen topluluğu olduğunu belirtmektedir. Bu kırk obadan 26. ve 27. sıradaki Beğdili obalarının din ve tarikat adamlarından meydana geldiği görülüyor.Bu obalardan birincisi Hoca Ali Şeyh adını taşımakta ve dört Şeyh ailesinden müteşekkil bulunmaktadır. Defterde bu şeyhlerin : “kadimden er OCAĞI olup, bir senede üç kelâmullah hatmedüp sevabın hazret-i Hüdâvendigâr’a (Kanuni) edâ ettikleri, duaları makbul kimesneler” oldukları kaydedilmiştir. Yine şeyhlerden müteşekil bulunan ikinci oba Boz-Geyiklu adını taşıyor. Bu oba mensuplarının “kadimden vâcib ur-riâye kimesneler” oldukları evlerine “kurban, çerağ gelür dervişler idikleri” ve “hem mezkur Beğ-Dili cemaatinin uluları oldukları” söyleniyor. Ahmet Yesevi soyundan bir şeyh olan ve Elbeyli oymağının piri, Boz Geyikli Dede’nin türbesinin Mınıç Kasabasının Kurudere’ye bir saat uzaklıkta olduğunu söyleyen A.Yalman, menkıbesini de şöyle anlatmaktadır: “Elibeyli’den çıkan Deli Ahmed’in sanına Boz-Geyikli derlermiş. Boz-Geyikli, bir gün, Urum’a, Hacı Bektaş’a gitmiş, Bektaşi olmuş, keramet göstermiş veli olmuş. Ordayken bir gün elindeki, çövenini (asasını) güneye fırlatmış, çöven şimdi türbesinin bulunduğu yere düşmüş, çobanlar bu çöveni almak istemişler, ama kimse yerinden kaldıramamış. Mavalı Aşireti kaldırırız demişler, develere bağlamışlar, develerin hepsinin beli kırılmış, sonunda Boz Geyikli kendi gelmiş, çövenini almış, böylece aşirette ulu olmuş. Hacı Bektaş Veli, yanındaki adamlarına mertebe vermiş. Boz Geyikli buraya geldiği için hernasılsa ona mertebe vermeyi unutmuş. Boz Geyikli asasını Hacı Bektaş’a doğru fırlatmış, asa gelirken Hacı Bektaş; Nurhak Dağı’na “Tut Ya Nurhak!” demiş. Asa Nurhak Dağı’nı yarmış, sonunda Hacı Bektaş mertebe vermiş ve Boz Geyikli’yi (Bişiri’yi) doğru yola getirmekle görevlendirmiş. Boz Geyikli Deli Ahmet, aslen Tokat’lı olup aşiretinin Rakka’da bulunduğunu bildiği için buraya gelmiştir.” Bu söylenceyi Kara Hasan Efendi’den dinleyen A.Yalman; aynı zamanda resimler de çizdirmiştir. Bu resimler oymak damgalarıdır. Sıraç topluluklarının mezar taşlarında da benzer fiğürler vardır. Anılan söylencenin bir versiyonu da Hubyar Sultan için anlatılmaktadır. Hubyar Sultan ve Boz Geyikli’ininde Ahmet Yesevi soylu olduğu anlatılmakta ve esas adlarda Ahmet olup, Hacı Bektaş’ın halifelerindendirler. Yine her ikisi de Beydili boyundan ve Tokatlı’dırlar. Bu söylence bize şu çağrışımı yapmaktadır: Acaba bu iki kişi gibi gözüken ulu zatlar aynı kişi midir? Hubyar Köyü’nde ve Tokat-Sivas-Yozgat Sıraç Topluluklarında anlatılan söylencelere göre Hubyar Sultan’ın 11 yıl Alanya ve Akdeniz yöresinde kalmıştır. Biz de bu söylencelerden hareketle bu zatların aynı kişi olabileceğini düşünüyoruz. Türbenin birisi makam (düşek) olabilir. Çünkü belgelerden anladığımıza göre Tokat-Sivas yöresinde iki tane Hubyar vardır. Biri 13.yüz yılda yaşamıştir, diğer 16. yüz yılda yaşamıştır. Güney’de yaşayan Beydili oymaklarını piri bunlardan bir olabilir. Çünkü, Boz Geyikli’in Tokatlı olduğu anlatılmaktadır ki bizin saptamamız da bir olasılıktır. 1656 yılında Tokat’a gelen Evliya Çelebi Seyahatnamesi’de: “Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayırlı ve bereketli dualarıyla bu eski tarihi şehir: Alimler konağı fazıllar yurdu ve şairler yatağıdır” Bu şu demektir: Yöre Alevi-Bektaşilerin yoğun olduğu bir yerleşim alanıdır. Evliya Çelebi bölgeyi dolaşır ve Eyalet merkezi (Yeni-İl) içinde; “Sivas eyâletinin sancakları şunlardır: Amasya, Çorum, Bozok, Divriği, Canik ve Arapgir, Sivas sancağı paşa merkezidir.” Demektedir. F.Sümer, Yeni-İl’de yaşayan Beğ-Dili oymaklarının III. Murat (1574-1595) devrinde kış gelince Halep bölgesine inerek kışladığın belirtmektedir. Bu obalar arasınas Sincan, Yellüce, Güneş gibi obalar vardır ki, halen aynı adı taşıyan Sivas’ta köyler vardır. Yellice Köyü’nde Şeyh Şazeli Sultan Ocağı; Güneş Köyü’de de Garip Musa Ocağı vardır. Yine yöredeki onlarca köyde Türkmen Baba ve Dedelerinin türbeleri vardır. Bugün Beğdili boyu obalarının bir çoğu sünni olduğu görülsede eskiden Alevi olduğu anlaşılmaktadır. Doğanşar’ın bir çok sünni Türkmen köyü kendilerinin önceden Alevi olduklarını söylemektedirler. Gaziantep ve İçel bölgesindeki Türkmen köyleride aynı şekilde süreç içinde baskılar sonucu sünnileşmişlerdir. Maraş, Gaziantep, Urfa ve Diyarbakır cıvarında ise bazı Beydili Türkmenler aşiretleri; Osmanlı ve yerel Kürt Aşiretlerinin baskılar sonucu hem sünnileşmişler hemde Kürtleşmişlerdir.
BEĞDİL’İN BAZI BEYLERİ:
Aşiret iskanlarını organize etmek ve yönetmek amacıyla: vali, sancak beyi, kadı, naip,katip, mübaşir, bey, iskanbaşı, kethuda gibi memurlardan oluşan bir iskan dairesi oluşturulmuştur.İskan hareketinde oymakları yönetmek amacıyla; boy veya oymaklardan birine mensup kişilerden “İskan-Başı” adıyla bir bey atanmaktaydı. Elimizdeki kayıtlara göre ilk tayin tarihi 1693 Şubat ayında olup, önce Bozkoyunlu oymağına mensup olan Firuz-oğlu Şahin Bey ondan sonra da kardeşi Kenan bey tayin edilmiştir. Yeni-İl Beydili Oymakları H.1101/M.1699 yılında Avusturya seferi hümayuna gelmeleri ferman olunarak 150 atlı olarak, boy beğleri ve kethudaları, iş erleri deftere kayıt edilmişlerdir. Oymak beyleri şunlardır: -Firuz Beğ oğlu Şahin Bey, -Seyifhan Beğ, -Şedidoğlu topal Assaf Beğ, -Ebu Seyif oğlu Mirza İsmail Beğ. -Beğmişlü Haçi Ali Ganem Beğ, -Kara Şeyhlü Kızıl İdris Oğlu Musa Beğ, -Kör Nasır Beğ, -Şeyh Musa Kethudası, -Yüz Hatem Ağaoğlu Hasan Beğ, -Şah İsmail oğlu Mehmet Beğ, -Bozkoyunlu Ahmet Kethuda, -Bozkoyunlu Murteza Kethuda, -Kara Şeyhlü El’is oğulları Kenan ve Kesal Bey -Kırgıl Yahya oğlu, .... -Döğerli Yedi Beğ, ..... Tokat ve Sivas yörelerindeki Beydili mensubu köylüler dedelerinin Osmanlı Ordusu ile Rumeli’ye seferlere gittikleri anlatılmaktadır. Yukarıda andığımız beylere ilişkin bir çok rivayet vardır. Beydili Sıraçlarının bu dönemdeki önderi Kenan Şeyh’dir. Tokat ve çevre illerinde erkek adı olarak “SATILMIŞ” adına çok rastlanılmaktadır ki ; bu ad Beydili beylerinden Pir-Budak oğlu Satılmış’dan gelmektedir. Üç yüzyıllık bir gelenek hala yaşatılmaktadır. 18. Yüz yılın ilk yıllarından itibaren Bolu’dan Sivas’a kadar ki bölge; emmiyet ve aşayışın olmadığı, leventlerin ve başıbozuk zümrelerin, eşkıyaların köyleri yağmaladığı, yerel yöneticilerin halka zülmettikleri bir dönem başlar.
|